bu ürün 1 iş günü içerisinde kargoya teslim edilmektedir.
islami kimliğin, hür ve bağımsız biçimde
kur'an eksenli bir yapı üretemediği, müslümanların ontolojik bir hürriyete
sahip olmadıkları, bağımsız özgün bir yapının örnekliğinde vahyin mesajını
insanlığa ulaştıramadıkları, tevhidi bir vahdeti sağlaya- madıkları, henüz ilk
nesil benzeri bir "kur'an toplumu nüvesini" bile oluşturamadıkla- n,
üstelik tevhidî davet ve şahidliğin ikinci plana itildiği
seküler-liberal-demokra- tik-laik bir vasatta bulunuyoruz. böyle bir vasatta,
müslümanların dünyevi-maddi başarılar ve zenginliklerle, dünyevi kazançlarla,
kimi kazanımlar, görece özgürlükler ve iktidarlarla büyülenmeleri hâli, seküler
bağımlılık ve vesayetin neden olduğu büyük bir sapmanın işaretidir. dünyevi ve
ekonomik başarılar, zenginlikler, şöhret ve iktidarlarla, dünyevi kalkınma
projeleriyle bütünleşen müslümanlar, vahye dayalı sahih islami bilginin, islami
dilin, islami kavram ve kurumların referans ve meşruiyet kaynağı olmaktan
çıkarılışını bir sorun olarak görmüyorlar. geleneksel cahiliye olan atalar dini
tarihsel islam anlayışı ile modern cahiliye "neo-kemalizm"in sentez
edilerek toplumun bu istikamette dönüştürülmek istendiği bir süreçte
müslümanlar giderek edilgen sürüler hâline geliyor. birçok müslüman,
"milli"(!)lik adı altında yeniden ihya ve ikame edilmeye çalışılan bu
yeni cahiliye kültürünün kuşatması altına giriyor ya da bir takım maslahatlarla
bu siyasi ve kültürel dönüşüme aktif destekçi konumuna kayıyor.
birçok öncü şahsiyet de dâhil müslüman
kesimler, giderek bahsedilen bu büyük sapmayı umursamaz hale geliyorlar, hatta
içinde yer almakta bir beis görmüyorlar.
kapitalist-seküler-liberal-laik-demokratik sisteme entegre olmaya ve
"seküler kutsalları-şiarları-kavramları" farklı tanımlamalarla da
olsa içselleştirmeye doğru sürükleniyorlar. bu yolda yaşanan ehlileşme,
edilgenleşme hâli sonucunda, kamusal alanda, siyasal, ekonomik, hukuki
toplumsal alanlarda temsil edilmeyen bireysel bir islami hayatla yetinilir hâle
geliniyor. iktidarın da ısrarla böyle olunması gerektiğine vurgu yaptığı bu
"bireysel müslümanlık"lar giderek normalleşiyor, meşrulaşıyor,
hayırseverliğe indirgenmiş "dindarlıklarla yetinilir hâle geliniyor. bu
durumu tartışma ve sorgulama konusu yapmaya kalkışanlar ve tevhidi istikameti
korumakta ısrar edenler ise, mağaralarında yaşayanlar olarak nitelenip,
"siz hâlâ orada mısınız?" sözleriyle aşağılanıyor, dışlanıyor.