Kayıt Ol
Şifremi Unuttum
“tüm tahminlerim ve ümitlerim boş
çıktı ve tanrı’ya öykünen melek misali sonsuza kadar cehenneme zincirlendim.
muhayyilem capcanlı, analiz ve uygulama kabiliyetimse güçlüydü. işte bu
niteliklerimin bir araya gelmesi sayesinde bir insan yaratma fikrini geliştirip
gerçekleştirebildim. işimi tamamladığım zamanki duygularımı şu an bile
heyecanla anıyorum. kâh gücümün coşkusuna kapılarak kâh muhtemel sonuçlarına
kafa yorarak hayallerimde cennetin bahçelerini arşınladım. çocukluğumdan beri
bana büyük umutlar ve tutkular aşılanmıştı, oysa şimdi bak nasıl da yıkıldım!”
bilim tutkunu genç öğrenci
victor frankenstein’ın yarattığı varlığı gördüğü anda söylediği bu sözler kendi
çocuklarını terk eden tanrı’nın hayal kırıklığının yansıması olarak yorumlandı.
frankenstein’ın yalnızlaşmaya ve yabancılaşmaya mahkûm edilen canavarıysa, ölü
doğaya can veren yaratıcı tarafından bu dünyada tek başına bırakılan modern
insanın kaderini temsil ediyordu.
shelley’nin frankenstein ya
da modern prometheus’u, 18. yüzyıl avrupa’sının aydınlanmacı tutkularının
kültür açısından korkunç sonuçlarını hayal eder. bilimden yararlanarak “doğanın
sırlarına nüfuz etme”ye yönelirken, insan doğası ve bedeni dahil olmak üzere
her şeyi birer nesneye çeviren aydınlanmacı arzu, frankenstein’ı pişmanlıkla
son bulacak bir serüvene sürükler: frankenstein’ın canavarı, aslında aklın
kendi canavarıdır ve şimdi sadece bu canavardan değil, onu yaratan aklın
kendisinden de korkulması gerekmektedir.