Kayıt Ol
Şifremi Unuttum
kalabalık bir çarşıda, kızgın güneşin altında kalmış
bir kedi yavrusu kadar çaresizim. geçmişi silinmiş birini anlatmak zorundayım.
yeni çaresizliğim ondan. ertelenmiş bir ceza olsa seve seve çekerdim. değil ki.
yaşandığı sırada çok güzel geçmiş ama artık anıları bile silikleşmiş bir
tatilin, bir turizm şirketinin ayarladığı eski bir yaz tatilinin, kış ortasında
önüme gelen son taksiti, son faturası gibi duruyor karşımda.
tomris uyar, “otuzların kadını”nın 1936 mart’ında
yapılmış yağlıboya portresinin iç çizgilerini okumayı deniyor. onun yaşadığı
dönemdeki toplumun dış çizgilerini saptamakla başlıyor bulmacaya: nesnel ve
kişisel tarihin dökümünü yapıyor. yine de bu tür bilgilerin özgün bireyleri
açıklamakta fazla işe yarayamayacağı inancıyla kendi yaşamı süresince tanıdığı,
kimi zaman fiziksel özellikleriyle kimi zaman davranışlarıyla onu andıran
otuzların öbür kadınlarının öykülerinden yararlanıyor. onun, odaktaki portrenin
katı çerçevesinden kurtulup özgürlüğüne, eski canlılığına kavuşması, günümüzde
de –sayıları her ülkede gitgide azalan– türdeşleri arasına karışması için.