Kayıt Ol
Şifremi Unuttum
benim
küçüklüğümde çocukları dövmek, hakaret etmek, bağırmak ‘normal’ kabul edilen
bir ebeveynlik davranışıydı. aileler çocuklarına bu davranışlarda
bulunduklarında, şimdinin annelerinin yaşadığı pişmanlık, vicdan azabı ya da
hatayı telafi etmek gibi duygular yaşamazlardı. çünkü o dönem ‘kızını dövmeyen
dizini döver’, ‘dayak cennetten çıkmadır’ dönemiydi. öyle öğrenmişlerdi. çocuk
hata yaptığında ceza verilmeliydi, hatta ceza ne kadar büyük olursa o kadar
iyiydi. mesela çocuğu dövmek demek, ‘bak bu davranışın çok yanlış, o kadar ki
seni dövüyorum, canını yakıyorum ki bir daha yapmayasın’ demekti.
işin ironik kısmı, geçmişe dönüp
baktığımızda annelerin ya da babaların bizleri dövdüğü, bağırıp çağırdığı,
aşağılanmış hissettirdiği anları gözlerimiz dolarak hatırlıyor olmamıza rağmen,
neden yaptıklarını –yani vermek istedikleri dersi- hatırlamıyor olmamız. eminim
sizler de belli şeyler hissediyorsunuzdur: ebeveynin vermek istediği ders
unutuldu gitti. geriye sadece yenilen dayakların ve işitilen azarların soğuk
anıları kaldı.
işte bu kitap tam da bunun için
yazıldı. evlatlarımız yıllar sonra geriye dönüp baktıklarında yanaklarına
atılmış bir tokadın soğukluğundan çok, yüreklerine dokunan bir annenin
sıcaklığını hissetsinler diye…
o zaman gelin hep birlikte; niyet
ettik niyet eyledik bağırmayan anneliğe…