“iğde kokusuna tutunmuş gidiyordum.
hazirana yakın mayıs'ın bilmem kaçı.
iğde nerede?
otoların geçtiği köprü ile yayaların yürüdüğü üst geçit arasında.
orayı ağaçlandırmışlar.çitlembik mazı erguvan akasya hatmi ve tanımadığım bir
sürü ağaç.
yahu gözünü sevdiğimin iğdesi sen oraya nasıl geldin? bir kuşun gagasında mı;
yoksa bir yandan yürüyüp öte yandan iğde yiyen çekirdeklerini sağa sola atan
elleri cebinde başı havalarda bir bozkır çocuğunun eseri misin?"
rüzgârlı pazar yazarın önceki dört eserinden farklı olarak halk
hikâyesinden masala doğru yürüyen bir özellik taşımakta. bu kitap için “bir
kent masalı” tabiri kullanılsa yerinde olur. mustafa kutlu; bu uzun hikâyesinde
esas itibarı ile “yoksulluk” temasını işliyor. sevginin, dayanışmanın,
merhametin destansı hikâyesini sunuyor.